İki alem vardır. İlki varlık alemi, ikincisi mana alemi. Varlık alemi gündüz gibidir olanı biteni açıkça görürsün. Kendini kolayca ele verir. Mana alemi ise gece gibidir, onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir. MEVLANA.

Şimdi anladık mı aslında evimizin çok küçük olmadığını? Ya da çok soğuk olmadığını. Yattığımız yatağın, üstümüzdeki yorganın markasının çokta önemli olmadığını, ya da yediğimiz yemeğin tuzunun, salçasının, etinin, sebzesinin az ya da çok olmasının çok önemli olmadığını. Yemeğimizi beş on dakika gecikmesinin önemsizliğini, ballandıra ballandıra anlattığınız telefonunuzun, arabanızın markasının, yazlığınızın, zenginliğinizin, çok önemli olmadığını ya da milyonlarca liraya aldığımız konutun belki de mezarımız olabileceğini, üstünüzdeki montun, ayağınız üşümesin diye bir köşede duran battaniyenin kıymetini, sıcak bir çayın, çorbanın ekmeğin nasılda kıymetli olduğunu, yada kalbini kırdığınız bir insanın gönlünü almaya vaktiniz olamayacağını, kaçırdığınız trenin, vapurun dolmuşun arkasından telaş yapmamanın ne kadar gereksiz olduğunu, nerede nasıl yattığınızın değil de, nerede nasıl, ya da ne halde uyanacağınızı, ya da uyanamayacağınızı, üzerinizde uyuduğunuz yorganın yerine moloz yığınlarının altında kalabileceğinizi. Bu afetler, felaketler, hep ders olmalı, unutulmamalı, zenginliğin, malın mülkün makamın emanet olup #İNSANLIĞIN kalıcı ve gerekli olduğunu, sevdiklerinizin kıymetini bilin kalbini kırmayın, yediğinizi içtiğinizi israf etmeyin, emanet olan hayatımızı, canımızı, ne zaman nerede teslim edeceğimiz belli değil ve yaptığınız işin, imalatın, yada sorumluluk alanlarınızdaki davranış ve mesuliyetin, insan hayatına nasılda olumsuzluklar yaşatabileceğini, ölümlere sebep olabileceğinizi, demem o ki namuslu şerefli vicdanlı yaşayın.

En büyük güç bilgidir.

Sevgiler

Selda Özcan