Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürlüğü tarafından “Millî Meclis ve Millî Egemenlik” paneli düzenlendi.

Hibrit olarak gerçekleştirilen moderatörlüğünü AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin’in yaptığı panelde;  Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Kurnaz Şahin konuşmacı olarak yer aldı. Panelin açış konuşmasını yapan Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM), Milli Mücadeleyi yöneten ve Türkiye Cumhuriyetini kuran yasama organı olarak tarihte çok önemli rol oynadığını belirtti. Şahin, “TBMM’nin kurulmasının tarihi çerçevesinin 1. Dünya savaşını sona erdiren Mondros Ateşkes anlaşmasının imzalanması olarak değerlendirilebilir” dedi.

“MİLLET, KENDİ İRADESİNİ ORTAYA KOYACAKTIR”

“TBMM’nin Açılmasına Giden Süreç” konusunu anlatan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş, Meclisin açılmasına gidecek süreçte Mustafa Kemal’in İstanbul’da 6 ay kaldığını belirterek, şunları kaydetti:  “Bu süreçte Meclisin yapılanmasında önemli aşama olan kamu diplomasi veya farkındalık dediğimiz olgunlaştırma süreci gazete çıkarma, kamuoyu oluşturulması noktasında çaba sarf edilecek ancak istenilen sonuca tam erişilemeyecek. Mustafa Kemal; İsmet Paşa, Kazım Karabekir, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi paşalarla görüşmelerini sürdürecek. Milli Mücadelenin nasıl ve nereden yapılması gerektiği ile ilgili fikir alışverişi yapacak. Ancak ortam müsait değildir. Vahdettin ile görüşülecek ve istenilen sonuç alınamayacak. Sine-i millete dönecek çabalar içerisine girecektir. 9. Ordu Müfettişliği olarak adlandırılan yeni görev tahsisi yapılacak. İngilizlerin ifadesi ile savaş kabinesi kurularak 19 Mayıs 1919 tarihiyle Mustafa Kemal ve beraberindeki arkadaşları Samsun’a çıkacaktır. Daha sonra bakanlık ve başbakanlık yapan yakın çalışma arkadaşları olacaktır. İbrahim Tali Bey, Refik Saydam gibi milli mücadelenin en zorlu dönemlerinde gerek sivil gerek askerler ile Mustafa Kemal Samsun’a çıkacaktır.” Mustafa Kemal’in protesto ve mitinglerin tertip edilmesi emrini verdiğini söyleyen Altıntaş, “Kuvayı Milliye’nin oluşturulmasını bir an önce isteyecek. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde 40’a yakın protesto ve mitingler yapılacak. Daha sonra heyetlerin oluşturulmasının alt zemini oluşturulacak. Burada farkındalık oluşturulması, artık kurumsallaşma olarak adlandırabileceğimiz kongre dediğimiz durumun mayasını oluşturacak. Samsun’daki çalışmalarını tamamladıktan sonra Amasya’ya intikal edecektir. Meclise giden sürecin ateşleyici olacaktır. ‘İstanbul görevini yapamamaktadır. İstanbul görevini yapamadığı taktirde millet kendi iradesini ortaya koyacaktır’ şeklinde genel çözüm yolu gösterecektir” ifadelerini kullandı.

Şimşir Adıyaman maçına genç oyuncuları götürecek Şimşir Adıyaman maçına genç oyuncuları götürecek

“İMKANSIZLIKLAR İÇERİSİNDE AÇILAN MECLİS”

16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’un hukuken işgal edildiğini anımsatan Altıntaş, TBMM’nin Ankara’da açılma sürecine ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Mustafa Kemal, işgal üzerine İstanbul Hükümeti ile tamamen ilişkilerin kesilmesi ve Anadolu’daki İngiliz subaylarının tutuklanması talimatını verecek aynı zamanda resmi kurumların İstanbul ile yazışmalarını kesmelerini isteyecektir. İstanbul’daki vatansever mebuslar 23 Nisan 1920’de toplanacak TBMM’ye davet edilecektir. Bu, Türk devletinin meşruiyet zeminin oluşmasındaki ana damarlarını oluşturacaktır. Mustafa Kemal yeni açılacak olan Millet Meclisine temsilci gönderilmesini isteyecektir. Ankara’da kurulacak TBMM, İstanbul’dan gelen milletvekilleri, mebuslar ile Ankara’dan ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen temsilciler ile karma olarak oluşacaktır. Bu süreç çok sancılı olacaktır. Meclisin açılması hazırlıkların yapıldığı süreçte fetvalar savaşı da yaşanacaktır. Mustafa Kemal bu durum karşısında Ankara Müftüsü önderliğinde karşı fetva yayınlatır. Bu dönem iç isyanların da en yoğun dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Mustafa Kemal’in karargahı olmayan askeri nitelikteki çabalarının zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. İmkansızlıklar içerisinde açılan bir meclis olduğunu görüyoruz.”

“TBMM’NİN AÇILIŞ SÜRECİNDE İSLAMİ RETORİKLERE GÖRE HAREKET EDİLDİ”

“TBMM’nin Açılışı ve Faaliyetleri” konulu sunumu yapan Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Kurnaz Şahin ise TBMM açılış ritüellerinde İslami retoriklere göre hareket edilen törensel bir düzenin olduğunu belirtti.  Şahin, “23 Nisan Cuma günü Cuma namazına müteakip Meclis açılacaktır. Burada Sakal-ı Şerif ve Kelime-i Tevhid sancağının etrafında toplanılır. Cemaat-i Kübra ile namaz kılınır. Osmanlı ulemasının önde yürüdüğü ve halkın da tekbirler getirerek Meclise ulaşması söz konusudur. Meclise ulaşıldığında da Meclis kapısında hatim indirilmiştir ve kurban kesilmiştir. Gayet İslami retoriğe göre bir tören düzenlendiğini ifade edebiliriz” şeklinde konuştu. TBMM üye sayısının, tamamen Müslümanlardan oluşan ilk Meclis olduğunu dile getiren Şahin, “19 Mart seçim genelgesinin taslağı hazırlanırken Mustafa Kemal gayrimüslimlerin seçilmemesi konusunda tasarıya madde koymuştu ama bu Kanuni Esasi’ye aykırıdır. Gayri resmi olarak Müdafaa-i Hukuk tabanının marifeti ile meclise herhangi bir gayrimüslim seçilmedi. Meclis-i Mebusan üyeleri de TBMM’nin doğal üyesidir. Son Osmanlı Mebusan meclisine katılan üyeler de TBMM’ye üye olarak gelebilecekti” diye konuştu. Meclise ‘Türkiye’ adının olağan akış şeklinde eklendiğini ifade eden Şahin, şunları kaydetti: “23 Nisan 1920’de Meclisin açılmasına karar verildiğinde 11 Nisan itibari ile Ankara’ya intikal eden üyeler arasında kararlaştırılan isimler toplantıda dile getirilmiştir. Hamdullah Suphi ‘Kurultay’ ismini öneriyor, Celalettin Arif ‘Meclisi Kebir-i Milli’ tanımını ortaya atıyor. 22 Nisan’da Mustafa Kemal’in askeri ve sivil erkana gönderdiği genelgede ‘Büyük Millet Meclis’ tabirini kullandığı görülüyor. Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun çıkarılmasında da bu tabirin kullanıldığı görülmektedir. Olağan bir akış içerisinde şekillendiğini söyleyebiliriz. İlk etapta Türkiye adı kullanılmıyor. Türkiye adı meclis açıldıktan 9,5 ay sonra 8 Şubat 1920’de Bakanlar Kurulu kararında TBMM olarak zikredilecektir. Daha sonra 23 Nisanın bayram olarak kutlanılması noktasında karar alınıyor.”