Hayat yolu; dümdüz otobanda sabit hızla gidilen bir yol değil ki, davranışlarımız ve ruh halimiz sabit olsun. Bazen çok virajlı, bazen sık yokuşlu, bazen topraklı, çakıllı, çukurlu, bazen dinlenme tesisleriyle dolu, bazen de 180 km hız yapacak kadar boş ve düz...

Yola göre lastik! Yola göre araba! Yola göre hızlanmak ya da yavaşlamak gerek.

En önemlisi de herkesin yolu farklı.

Biri yavaş giderken diğeri hızlı gidiyor, diğeri hızlı giderken öbürü çakılla toprakla mücadele etmek zorunda olabiliyor.

Yapılan en büyük üç hata:

1-İnsan oğlunun çevresindekilerden standart olmasını beklemesi. Hayat yolunda giderken karşılıklı etkileşim halinde olduğu kişilerden yaşadığı paylaşımlarda, onlardan kafasında yarattığı kendi stabil koşullarına göre davranış beklemesi. Beklediği davranışı göremediğinde yada beklediği cümleyi duyamadığında ise saldırıya geçip karalama yada yaralama moduna girmesi.

2. Hata ise; onun yerine düşünmesi, onun yerine karar verip nasıl davranması gerektiğini söylemesi...

Örneğin ;"madem öyle oldu, böyle yapmalıydın; yada bana şöyle demeliydin.”

"Bakalım senin beklediğini yapabilecek durumda mıydı o an, belki gittiği hayat yolunda bir çukura girdi ve lastiği patladı, lastiğini değiştirmeye çalışıyordu nereden biliyorsun? O kadar mücadele verdi ki hem fiziken yoruldu hem sinirleri bozuldu gündemi bir anda değişti ve tek düşündüğü bir dinlenme tesisine kendini atıp bırakmak oldu.”

Dolayısıyla  ondan sonra da aklına ne seni aramak ne de beklediğin cümleyi kurmak geldi. Çünkü benzini bitmişti ve beklenenleri gerçekleştirebilmek için öncelikle o enerjiyi toplamaya ihtiyacı vardı. Sen sonrasında bir gün yada bir kaç gün sonra seni hatırladı mı ona bak," şöyle yapmalıydın, böyle demeliydin" diye  hatırladığına pişman etme yeter. Zaten zor olan ve yoran bu hayat yoluna bir çakılda sen ekleme yeter. Değerin olmasa zaten hiç olmazdın.

3.Hata ise; söylenen sözden başka içerik çıkarma hastalığı

Hani bir şehir efsanesi vardır ya "kadın hayır diyorsa o evettir. Sakın geri adım atma."

Falan diye, tabi herkes adına konuşmak istemem varsa böyle sakat kafalar ona da lafımız yok kendi tercihleri, lakin ben ne diyorsam odur arkadaş. Bir şeye hayır diyorsam o hayırdır, bir şeye güzel diyorsam o güzeldir. İşim var diyorsam işim vardır. Hayır’ın açılımı evet değildir, güzelin açımı beğenmedim değildir, İşim varın açılımı bahane yaratmak değildir. Nedendir sözlerin altından buzağı  çıkartma arayışı bilmiyorum gerçekten.

Örneğin; Geliyor bir arkadaşınız, çocuğunuz  yada sevgiliniz eşiniz vs. "Nasıl olmuş kıyafetim ?

-Güzel."

"Yok yok beğenmedin sen ..."  -yahu güzel dedim. Güzelin açılımı ne ? Beğenmedim mi?

"Yok anladım ben beğenmedin sen."

-Nereden çıkartıyorsun beğenmediğimi , güzel diyorsak güzel işte.

Bu diyaloğu hayatında bir kez yaşamayan var mı? Sanmıyorum.

Aslında o kendi emin değil ama giymiş ya da yapmış bir şeyi kendi aklındakine tasdik arıyor. Onu da bulamayınca size sarıyor, bütün mesele bu.

Of yazarken şiştim.

Evlerden ırak!

Birde hiç yapmadıklarınızdan yorum çıkarıp sizin adınıza düşünen tayfa var ki bunların ileri safhası iftiraya kadar varıyor. Hayatınızdaki bir mesele ya da kişi sizi yordu diyelim hayatınızdan tamamen çıkarabilme şansınızın da olmadığı biri bu, dolaylıda olsa hayatınızda oluyor bir şekilde, şöyle bir karar alıyorsunuz, nötr olmak...Onunla ilgili hiçbir konuya dahil olmamak sessiz kalmak gibi... Bu sefer de devreye kuruntu giriyor, sizin için değerli ve önemli insanlara sizinle ilgili kafasında ne kadar kurduğu ve inandığı şey varsa onları da inandırmaya çalışıyorum, "o aslında böyle düşünüyor, yok yok ben biliyorum onun derdi bu yapmak istediği bu..."gibi. Yahu yapmak istediği tek şey senden Irak olmak dostum anlasana.

HAYAT YOLU ZATEN ÇOK ZOR VE YORUCU...

Birbirimizin önüne Kayalar dayayacağımıza, birbirimizin önünden çakıl taşlarını toplayalım. Böylelikle hem biz hem de hayatımızdaki insanlar daha mutlu olacak emin olun.

Sevgiyle ve saygıyla kalın...