Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun mesajı şöyle : “Bakanlık olarak nesli tehlike altında olan türlerin korunması ve üretimi; yaban hayatının yaşam alanlarıyla birlikte korunması ve geliştirilmesi, yaban hayvanı ticaretinin düzenlenmesi, yaralı yaban hayvanlarının rehabilitasyonu gibi pek çok konuda çalışmalar yapıyoruz. Türlerin yaşam alanları ile birlikte korunması maksadıyla ülkemizde 81 adet Yaban Hayatı Geliştirme Sahası ilan edilmiş olup, her yıl bu alanlarda envanter çalışmaları yapıyoruz. Bu sahalarda yerel halka kaynak aktararak koruma faaliyetlerimize halkı da ortak ediyoruz. 2016 yılı içerisinde; 18 adet yaban hayatı geliştirme sahasında, 77 saha bekçisi ile koruma çalışması yaparak, 1 milyon 800 bin TL kaynak aktardık.

Ülkemizdeki sulak alanlarda da her yıl Kış Ortası Su Kuşu Sayımları gerçekleştirerek su kuşlarının popülasyonlarının izlenmesini de gerçekleştirmekteyiz. 2016 yılında ülke genelindeki 128 sulak alanda 104 türden 1 milyon 609 bin 538 su kuşu sayılmıştır.

Tabiatta nesli tehlike altında olan türlerin yok olmasının önüne geçilmesi için, 13 yaban hayvanı üretme istasyonu tesis ettik. Bu istasyonlarda geyik, alageyik, ceylan, Anadolu Yaban Koyunu, Hatay Dağ Ceylanı türleri ile kelaynak kuşlarının üretimini gerçekleştiriyoruz.

2003-2016 yılları arasında 1338 memeli yaban hayvanını ülkemizin değişik yörelerinde tabiata tekrar kazandırdık. Bu hayvanları tabiata bırakmakla kalmadık aynı zamanda GPS vericili tasmalar ve fotokapanlar ile izleyerek tabiata adaptasyonlarını takip ediyoruz.

Nesli tehlike altında olan türlerin sistematik bir şekilde ele alınarak faaliyetlerin bir program dahilinde yürütülmesi maksadıyla, 2012 yılında Türkiye’nin Tür Koruma Stratejisinin oluşturulması çalışmasını başlattık. Bu çalışmada, Anadolu yaban koyunu, ceylan, kelaynak gibi nesilleri tehlike altında olan ve önümüzdeki 20 yıl içerisinde eğer müdahale edilmezse yok olması muhtemel türleri değerlendirerek yaklaşık 200 türün çok acil önlem alınması gereken tür olduğunu belirledik. Bu türler için bir eylem planı programı başlattık. 2016 yılı sonuna gelindiğinde Tür Eylem Planı hazırlanan tür sayımız 45’i buldu. Gayemiz 2019 yılına kadar bu sayıyı 100’e tamamlamak.

Kış şartlarının ağır geçtiği bölgelerde yaban hayvanlarının yoğun olarak bulunduğu noktalara yemleme faaliyetleri gerçekleştirdik. Bu kapsamda 2016 - 2017 kış döneminde bugüne kadar 465 ton yemi tabiata bıraktık.

Yine yürütülen araştırma projeleri ile yaban hayatını etkileyebilecek insan faaliyetlerini inceliyoruz. Bu kapsamda 2015 yılında “Yaban Hayatı Yol Geçişlerinin Düzenlenmesi ve İzlenmesi Projesi’ni hayat geçirdik. Proje ile yaban hayvanlarının otobanı geçip, hangi türlerin ne tür geçitleri kullandığı, mevsime bağlı ve günün değişik saatlerine bağlı geçiş yoğunlukları belirlenecektir. Yine bu proje ile ülkemizde ilk defa bir ekolojik köprünün ön projesi de hazırlanacaktır.

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ile birlikte yürütülen bir diğer proje olan "Ulusal Biyoçeşitliliğin ve Gen Kaynaklarının Korunması Hedefleri Doğrultusunda Büyük Memeli Türlerinin Araştırılması, Korunması ve Yönetimi Projesi"  2010-2014 yılları arasında gerçekleştirilmiş olup, bu proje kapsamında ülkemizdeki 15 büyük memeli yaban hayvanı türünden alınan DNA ve hücre örnekleri, özel bankalarda muhafaza altına alındı. Söz konusu örnekler araştırmacılara kaynak olması bakımından ileride yapılacak genetik araştırmalar için kullanılabilecek.
Uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuatımız gereği tabiatta yaralı, hasta ve yardıma muhtaç olan yaban hayvanlarının kurtarma, tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları yapılarak, tekrar tabiata kazandırılmasını sağlıyoruz. Son 5 yılda yaklaşık 10 bin yaban hayvanını tedavi ve rehabilite ederek tabii yaşam ortamına bıraktık. Bakanlık olarak her bölge müdürlüğü bünyesinde bir Yaban Hayvanı Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi kurmayı planlıyoruz. Bugün itibariyle Bursa, Şanlıurfa, Kars, Van, Mersin, Hatay illerinde yer alan 6 merkezde çalışmalarımız devam ediyor.

3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü vesilesi ile vatandaşlarımızın da ülkemizin biyolojik zenginliğini oluşturan bütün kaynak değerlerinin korunması ve onlardan sürdürülebilir bir kullanım dengesiyle yararlanılması hususunda hassasiyet bekliyoruz.

Unutmayalım ki bu ülke bütün değerleriyle bize atalarımızdan emanet ve bizler de bu emaneti muhafaza ederek geleceğe taşımakla mükellefiz.”