İSTANBUL (AA) - Türkiye Dergiler Birliği (TÜRDEB) ve Dünya Dergiler Birliği (World Periodical Union -WPU) tarafından düzenlenen, "9. Uluslararası Dergi Fuarı" kapsamında, "Avrupa'da Türkçe Dergi Yayıncılığının Dünü, Bugünü ve Yarını" konulu panel düzenlendi.

Tarihi Sirkeci Tren Garı'nda gerçekleştirilen panelde, Almanya'da yayın yapan dergiler adına konuşan Türk- Alman Yazarlar Birliği Başkanı Mahmut Aşkar, 1960'lı yılların sonunda Batı Avrupa'ya Türklerin göç etmelerinden sonra, Türkçe dergilerin ve gazetelerin ortaya çıktığını söyledi.

- "En büyük hizmetleri Türkçe'ye olan hizmetleriydi"

Aşkar, 1970'li yıllardan sonra Avrupa'daki Türkçe dergiciliğin bir fikri hareketin etrafında ya da belli bir kuruluşun, dini cemaatin bünyesinde çıkarıldığını belirterek, "Daha sonraları en çok yerel gazeteler çerçevesinde çıkarılan ve daha sonraları haftalık, aylık gazeteler yayınlanmaya başladı. Bunlar da reklamlarla beslenen dergi ve gazeteler oldular. En büyük hizmetleri Türkçe'ye olan hizmetleriydi." dedi.

Bugün Avrupa'da yayınlanan Türkçe dergilerin iki ana sıkıntısı olduğuna dikkati çeken Aşkar, şunları kaydetti:

"Bir maddi sorunlardır. Dergicilik zor bir iştir. Türkiye'de de nerede çıkartırsanız çıkartın zor bir iştir. Dergilerin süreklilik kazanabilmesi için madden sıkıntısı olmaması ve okuyucu kitlesinin var olması lazım. Bizim dergilerimizin bir kısmı parasızlıktan dolayı kapandı. Asıl sıkıntımız, Avrupa'daki Türklerin kültürel malzeme bulma noktasında sıkıntısı ve yavaş yavaş ana dilleri olan Türkçe'nin kaybolmaya başlaması."

Aşkar, Türkçe'nin bir kültür dili olduğunun altını çizerek, "İngilizce, Almanca, Fransızca da bir kültür dilidir. Bizim medeniyetimizin taşıyıcı dili ise Arapça, Farsça ve Türkçe'dir, taşıyıcı olarak başka dil yoktur. Bizim dilimiz ana dil olmaktan öte bir kültür dilidir. Kültürel varlığımızın devamı için Türkçe'nin Avrupa'da devam etmesi lazım." diye konuştu.

- "Dilimize sahip çıkmazsak, yok oluruz"

Balkanlarda yayın yapan dergiler adına konuşan Alev Kültür ve Edebiyat Dergisi Editörü Emel Balıkçı da Bulgaristan'da Türk olmanın zorluklarına değinerek, "Biz Osmanlılardan önce Bulgaristan'da vardık. Ne var ki 1870'den itibaren her 15 yıl arası Bulgaristan Türkleri, Bulgar topraklarından temizleniyorlar. Türkler göçe tabi tutuluyor. Eğer biz bu zorunlu göçlere dur demezsek, Balkanlar'da Türk kalmayacak." ifadelerini kullandı.

Balıkçı, Türkçe'nin özellikleri itibariyle dünya dillerinden daha zengin bir dil olduğu yorumunda bulunarak, şöyle devam etti:

"Türkçe şiir dünyasının dilidir. Atalarımızın 16 asırdır koruduğu dildir ve bu dile biz sahip çıkmazsak, biz yok oluruz. Şu anda Bulgaristan'da budur durum. Gençlerimiz Bulgarca konuşuyor. Çünkü eğitim dilleri Bulgarca. Kendi dillerini sevemiyor, kendilerine yabancı kalıyor. Bu açıdan ne yapabiliriz diye tüm siyasetçilere soruyorum."

Avusturya'daki Türk yayıncılar adına konuşan Ömer Cançetin de Avusturya Viyana Merkez Camisi'nin hazırladığı bir proje kapsamında 8 ve 14 yaş arası Müslüman çocuklar için 5 yıl önce bir dergi çıkardıklarını dile getirdi.

Cançetin, amaçlarının Avrupa'daki Müslüman çocuklarının kendi dinini unutmaması olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

"Derginin içeriğinde Peygamber Efendimiz'den, Kur'an mucizelerinden, güzel ahlaktan konular yer almaktadır. Bunları çocuklarımıza öğretebilmemiz için bu dergiyi hazırladık. Bu derginin dışında camimizde her 2 ayda bir gayrimüslimler için düzenlediğimiz bir seminer var. Hatta geçen yıl bir Yahudi kadın Müslüman olmaya karar verdi."

- "Dilini kaybeden bir toplum, tüm değerleriyle olan ilişkisini kaybeder"

Eğitimci yazar Sami Becerikli ise 29 yıllık eğitimcilik hayatında yaşadığı tecrübelerini anlatarak, "Emekli olduktan sonra paslanmamak adına boş durmadım. Birçok ülkeyi gezerek oraları fotoğrafladım. Almanya'da çıkarttığımız 'Bizim Haber' adlı dergide 'Bizim Berlin' adlı dergide Türkçe olarak yayınlıyoruz. Dergimiz Frankfurt'ta basılıp, dağıtılıyor. Bizim Berlin ise Frankfurt'ta basılıp Berlin'de dağıtılıyor." dedi.

Avrupa ülkelerinde Türkçe'nin kullanımına ilişkin sorunlarına da değinen Becerikli, şu değerlendirmede bulundu:

"Fransa, Almanya, Belçika gibi ülkelerdeki okullarda Türkçe, müfredatlardan neredeyse kaldırılma yönüne doğru gitmektedir. Dilini kaybeden bir toplum, ülkesiyle, ailesiyle, kültürüyle, değerleriyle olan ilişkisini de kaybeder. Özellikle Türkçemizi kaybettiğimiz zaman, Müslümanlığımız da yavaş yavaş Avrupa ülkelerinde tehlike altına girmektedir."