FETÖ ile mücadelede polisiye ve hukuki çalışmaların yeterli olmadığını, toplumun her bireyinin üzerine düşen mücadeleyi sergilemesi gerektiğini söyledi

2017 yılında hukuk sisteminin muhasebesini yapan Afyonkarahisar Baro Başkanı Turgay Şahin; “Yılsonu geldiğinde her yapı bir yılın muhasebesini yapar. Hukuk sisteminin muhasebesini yaptığımızda ise 2016 yılının devamı niteliğinde olan, FETÖ ile mücadele sürecinde mahkeme kararlarının sonuçlanmaya başladığı bir yıl olarak değerlendirmek mümkün” dedi

“40 yıllık ihmalin tortusunun 1,5 yılda temizlenmesi mümkün değil”

2017 yılının muhasebesini yapan ve gözlemlediklerini paylaşan Afyonkarahisar Baro Başkanı Turgay Şahin, 15 Temmuz sürecinin 2017 yılında yargılama süreçleriyle devam ettiğini, 40 yıllık ihmalin 1,5 yılda tortusunun temizlenmesinin mümkün olmadığını söyledi. Başkan Şahin; “Türkiye malum olduğu üzere 2016 yılında bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştı. Yaşanan olay sonrasında başlayan yargı sürecinin artık mahkemeler aracılığıyla sonuca ulaşmaya yaklaştığı, bu mücadelenin artık mahkemelerde de şekillendiği bir yıl oldu 2017 yılı ve halen daha devam ediyor. Türkiye’nin bütün illerinde ayrı ayrı yapılan yargılamalarda Afyonkarahisar bu anlamda gerçekten hem açılan dava sayısı hem de verilen karar sayısı itibariyle ciddi anlamda fark yaratmış durumda. Nitelik itibariyle de fark yarattı. Son derece özenli hazırlandığını gördüğümüz dosyalarda verilen kararların bir kısmının İstinaf Mahkemelerinden de onanıp geldiğini görüyoruz. Bu mücadele kolluk açısından da, yargı açısından da devam edecek gibi gözüküyor. 40 yılın birikimi, 40 yılın ihmali, 40 yılın aldatılmasıyla geçen bu sürecin tortusunu kuşkusuz 1,5 yılda temizlemek çok kolay değil yıllara yayılacak” diye konuştu. 

“Hukuki anlamda değil ama kelime olarak etkin pişmanlıkları yok”

Farklı platformlarda da bunun mücadelesinin verilmesi gerektiğinin görüldüğünü ve görüleceğini ifade eden Başkan Şahin; “Bunu şunu için söylüyorum; Sadece şüphelileri, sanıkları yakalayıp cezalandırmanın çözüm olmadığını, olmayacağını da görmeye başladık çünkü örgütün psikolojik olarak henüz dağılmadığını bu anlamda ümitlerini muhafaza ettiğini, canlılığını muhafaza ettiğini de örneklerden yola çıkarak gözlemliyoruz. Gerçek anlamda bir pişmanlık görülmediğini ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin başına bunca gaileyi açan bir örgütün mensuplarının çok ciddi anlamda pişman olması, bunun her hal ve hareketlerinden anlaşılması gerekliydi ama etkin pişmanlık dediğimizde sadece birkaç ismi verip ceza indiriminden yararlanmayı anladıklarını gözlemliyorum. Hukuki anlamıyla değil ama kelime anlamıyla etkin olmayan pişmanlıklar gözlemliyoruz bu da bizi endişelendiriyor. Bunlar Türkiye’de büyük bir kalabalık teşkil eden bir yapı. Çevresi etkin, ailesi ve çocukları ile birlikte Türkiye’nin geleceğinde devlet ve millet aleyhinde çalışmaya hazır bir potansiyel olarak beni endişelendiriyor, devleti de endişelendirmeli” dedi.

“Polisiye ve yargısal tedbirler bir yere kadar işe yarar”

Hukuki mücadelenin yanı sıra halkın bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi, mücadelenin doğru tanıtımının yapılmasının da çok önemli olduğunu ifade eden Şahin; “Adalet mekanizmaları, yargı üzerine düşenleri yapıyor ama bunun dışındaki kurumların bu mücadelenin halka anlatılması anlamında vazifelerini yaptığını söylememiz çok mümkün değil. Bence bu mücadele ayağında yargıdan daha etkin olmamız gerekirken yok noktasındayız bu da bizi ayrıca endişelendirmeli çünkü verilen cezalar 3-5-10 yıl sonra tamamlanıp bittiğinde pişmanlık duymayan, geçmişinin muhasebesini yapıp bunu düzeltmek çabası içerisinde olmayan ve kaldığı yerden devam etme niyetindeki bir grupla, bir güruhla karşılaşma olasılığı çok sarsıcı bir şey. Bunun çözümü için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı ama üniversiteler düzeyinde, sivil toplum kuruluşları vesaire herkesin üzerine mutlaka bir şeyler düşüyordur, düşecektir. Polisiye ve yargısal tedbirlerin bir yere kadar işe yarayacağını görüp gerçekçi olmamız gerekiyor. Kalanların cezasını çekmeye başlayanların, çekecek olanların gerçek anlamda rehabilitasyonu çok daha önemli bu konuda da ciddi adımlar atılması gerekli” değerlendirmesinde bulundu. 

“Örgüt adına suç işlemeyi sürdürenler hakkında yeniden soruşturma açılması lazım”

İşlediği suçtan dolayı yakalanan bir şüphelinin tutuklandıktan sonra veya tutuksuz yargılandığı süre içerisinde suç işlese dahi ceza almayacağı yönünde oluşan algının yanlış olduğunu ifade ederek sözlerini sürdüren Şahin; “Cezaevinde ciddi anlamda örgüt faaliyetlerinin devam etmekte olduğu yönünde haberler alıyoruz. Bu algının bence desteklediği bir şey çünkü içeride yaptıkları faaliyetler organizasyonlar için kendilerine dokunulmayacağını zannediyorlar. Teknik bir bilgi ama şöyle söylemek lazım bu suçlara mütemadi suçlar deniliyor anlık oluşmayan zaman içerisinde devam eden suçlar. Temadinin kesildiği an şüphelinin yakalandığı andır ve kanun gereği suçun o an ve o dakika işlenmiş kabul ediliyor. Sonrasında tutuklandı ve cezaevine alındı veya tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi. Önceki döneme ait örgüt üyeliği ve örgüt suçlarına ilişkin soruşturma ve yargılama devam ediyor problem yok ama buradaki yanılgı sanki cezaevinde veya dışarıda yargılanırken devam eden örgüt suçları sanki dokunulmazlık kapsamına alındı zannediyorlar öyle bir şey yok. Eğer örgüt suçları ve faaliyetlerine devam ederse bu yeni bir suç oluşturur. İşlediği suç nedeniyle 5-6 yıl ceza alacağını bilen ancak halen daha faaliyetlerine devam edenler veya devam etmeyi düşünenlerin algısını kırmanın yolu yeniden faaliyetlere devam eden, örgüt adına suç işlemeye devam edenler hakkında yeniden soruşturma açılması ve mesajın güçlü bir şekilde verilmesiyle mümkün olacaktır. Bunun üzerinde durulmasına şiddetle ihtiyaç var” ifadelerini kullandı. 

“Aynı yerden bir kez daha ısırılmamamız lazım”

İtirafçı olan ve serbest kalanların gaybubet evlerine finansal destek sağlayanlar olduğuna ilişkin iddialara da hukukta dedikodulara yer olmadığını söyleyerek yanıt veren Baro Başkanı Turgay Şahin; “Eğer bir şahıs yakalandıktan sonra da örgüt faaliyetlerine devam ediyorsa bu yeni bir suçtur ve ayrıca cezalandırılmayı gerektirir. Bu algıyı yok etmek için örgüt faaliyetlerine devam eden ve suç işlemeyi sürdürenler hakkında soruşturmaların açılması lazım. Pişman olanlara bir diyeceğimiz yok.  Tamam, yakalanmıştır pişman olmuştur ve faaliyetlerine son vermiştir. İşlediği suça ilişkin devletin öngördüğü cezayı çeker infazdan sonra hayatına devam eder ama kaldığı yerden devam edenler için devlet bir şeyler yapmalı. Dışarıda olan ve tutuksuz yargılananların ne yaptığını araştırma yükümlülüğü devletindir, istihbaratındır. Dedikodular üzerine bizim bir şeyler söyleme hakkımız yoktur, hukukta da dedikodulara yer yoktur. Ancak bunlar eğer suç işlemeye devam ediyorlarsa, terörün finansal desteği suçundan ve terör örgütü üyeliği suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması da gerekir bu da devletin vazifesidir. Devlet böyle bir durumda da ihmal göstermemelidir çünkü biz ihmalin bedelinin ne olduğunu 15 Temmuz günü yaşadıklarımızla acı bir şekilde gördük. Artık ısırıldığımız yerden bir kez daha ısırılmama gibi bir yükümlülüğe sahibiz ve uyanık olmak zorundayız. Bundan bir kez daha devletin ve milletin zarar görmemesi için bütün tedbirlerin alınması zorunludur” dedi. 

“Hakim ve savcıların yüzde 60-65’i tecrübesiz”

15 Temmuz süreciyle birlikte FETÖ yapılanmasına yönelik olarak yapılan operasyonlar neticesinde yargı kanadında da çok sayıda hakim ve savcının tutuklandığı veya meslekten ihraç edildiğini ifade ederek sürecin yargıdaki yansımalarını da değerlendiren Baro Başkanı Turgay Şahin; “Türkiye’de 1,5 yıl kadar önce yaşananların ardından yargının bugünkü durumunun eleştirilecek çok noktası olabilir ancak önemli bir sorun ise çözüme kavuştu. Bugün itibariyle yargıya ilişkin birçok şey söyleyebiliriz, birçok konuda eleştiri yapabiliriz, birçok konuda serzenişte bulunabiliriz. Yargının ideal pozisyonunda olmadığını söyleyebiliriz, yargının şu an için adaleti tesis etmekte zorlandığını, vatandaşın bu konuda yine adalete ulaşamadığını söyleyebiliriz ama bugün itibariyle en azından şu noktadayız yargı artık bir grubun, bir cemaatin, bir siyasi iktidarın, partinin kontrolünde değil. En azından adliyeye gelen ve mahkemelerde hakkını arayan bir vatandaş şunu biliyor ki şahsi bir hata yapmazsa hakim hakkına ulaşabilir. Önceden hakim çok bilgili ve donanımlı dahi olsa eğer talimat gelirse sizin hakkınızı vermeyebiliyordu şimdi öyle değil. Günümüzün problemleri Adalet Bakanlığı’nın ifadesi ile hakim ve savcılarımızın yüzde 60-65’i’nin mesleki anlamda 4 yıl ve altındaki kıdeme sahip olduğu belirtiliyor. Bu açıklama şu demek oluyor yargıda özellikle taşrada bulunan kürsülerde görev yapan hakim ve savcılarımız son derece tecrübesiz. İyi niyetli, sınavdan başarıyla geçmiş, mülakat aşaması  ve güvenlik soruşturmasını da atlatmış ama henüz tecrübe standardını yakalamamış. Dolayısıyla bu konuda bir eksikliğimizin olduğunu söyleyebiliriz. Bunun da izale edilmesi elbette biraz zaman alacaktır bunun da farkındayız. Ancak 15 Temmuz öncesinden çok daha fazla hakim ve savcı kadrosu var. Bu da iş yükünün azalması anlamına geliyor” diye konuştu.

“Yargıda noksan olan tek şey tecrübe”

“15 Temmuz sürecinin ardından 4 bin 5 bin civarında hakim in FETÖ ile bağlantısı olduğu için ihraç edildiğini de biliyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Afyonkarahisar Baro Başkanı Turgay Şahin, ihraç edilen hakimlerin bir çoğunun da tecrübeli olduğunu hatırlattı. Şahin; “4 bin 5 bin hakim bir anda bu mekanizmanın dışında kaldılar ve bir anda kadro eksikliği ortaya çıktı. Ancak bu konuda Adalet Akademisini, Adalet Bakanlığı’nı, devlet mekanizmalarını takdir etmek lazım kısa sürede 1,5 yıl gibi kısa bir sürede hemen sayısal eksikliğimizi giderdik. Yapılan çalışmalar neticesinde 15 Temmuz öncesindeki sayıyı bugün itibariyle geçmiş durumdayız. En azından mahkemelerde kürsüler boş değil, en azından adliyelerde hakim ve savcıda sayıca eksiklik yok ama az önce de söylediğim gibi tecrübe noksanından dolayı bugün hala işlerde bir aksama, adalete geç ulaşma ya da yanlış kararlarla karşılaşabiliyoruz. Bardağın dolu taraflarını söylüyorum okyanus ötesinden talimat alan hakim ve savcılar yok, kısa sürede de sayısal eksiklik giderildi. Bardağın dolu tarafına iyimser olarak baktığımızda bunları görüyoruz. Noksan olan tarafı da tecrübesizlik ve iş anlayışı nedeniyle vatandaşlar halen adliyelerde hakkına çok da fazla ulaşamıyorlar gibi gözüküyor. Zaten yargıya güven ve güven istatistikleri, anketleri de bunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.