TBMM (AA) - HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, "Siz, yurttaşa güvence vermiyorsanız, ihtiyaçlarını karşılamıyorsanız, 'nasıl borçlarımı ödeyeceğim?' sorusuna cevap veremiyorsanız o zaman evde kalın çağrılarının karşılığı bulunamaz." dedi.

Oluç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Toplumda yaşlılara yönelik çok ağır ithamlarla karşı karşıya kalındığını vu bunun tamamen yanlış bir bilgiden kaynaklandığını belirten Oluç, "Yaşlıların virüsü erken kaptığı ve yaydığı gibi bir algı yayılmıştır. Bu doğru değildir, tamamen yanlıştır. Yaşlılar virüsü en erken kapan ve yayan grup değildir. Yaşlılar, virüsü kaptığında en fazla olumsuz etkilenen gruptur. Dolayısıyla toplumda yaşlılara yönelik oluşturulan olumsuz hava çok yanlıştır, asla kabul edilebilir bir şey değildir." diye konuştu.

Sağlık çalışanlarının inanılmaz bir fedakarlık ve gayretle çalıştığını dile getiren Oluç, sağlık çalışanlarının çalışmalarını güvenle yapabilmelerinin yolunun eksikliklerin giderilmesi olduğunu söyledi. Oluç, Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) koronavirüse karşı mücadele sürecinin içerisine daha fazla dahil edilmesini istedi.

Koronavirüs salgınına ilişkin şeffaflık vurgusunu sürecin en başından beri yaptıklarını ancak bu konuda atılması gereken adımların atılmadığını öne süren Oluç, toplumun test yapılan illeri ve bölgelere göre dağılımını bilmediğini vurguladı. Oluç, "Eğer 'evde kalın' çağrısının daha fazla ciddiye alınmasını ve ülkenin her köşesinde daha ciddi olarak uygulanmasını istiyorsak o zaman verilerin şeffaf bir şekilde toplumla paylaşılması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Oluç, dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın vaka sayısına ilişkin açıkladığı verilerde farklılık olduğunu savunarak, "Buradaki farklı rakamlar bile aslında şeffaflık meselesinin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu konuda yürütmeye çok ciddi bir sorumluluk düşmektedir." ifadesini kullandı.

Koronavirüse karşı test sayısının yeterli olmadığına dikkati çeken Oluç, en hızlı bir biçimde günde en az 20 bin test hedefine acilen ulaşılması gerektiğinin altını çizdi.

Koronavirüse ilişkin "evde kalın" çağrısının doğru bir çağrı olduğunu ve bugüne kadar bunu desteklediklerini belirten Oluç, "Evde kalın dedikten sonra bunun imkanlarını yaratmamak, bu imkanları topluma sunmamak ve tek tek yurttaşlara iletmemek büyük bir adaletsizlik ve tutarsızlıktır. Siz bu ülkenin kaynaklarını, imkanlarını böyle bir virüs salgını zamanında topluma yapacaksınız, paylaşacaksınız. Bu bir lütuf değil, görevdir." dedi.

ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa'da vatandaşların maaşa bağlandığını anımsatan Oluç, "Böylece topluma bu ülkelerin iktidarları, 'önce sağlık önemlidir' mesajı verdiler. 'Ekonomik olarak kimse sıkıntıya düşmeyecek' dediler. Bu mesajın verilmesi gerekiyor. Siz, yurttaşa güvence vermiyorsanız, ihtiyaçlarını karşılamıyorsanız, 'nasıl borçlarımı ödeyeceğim?' sorusuna cevap veremiyorsanız o zaman evde kalın çağrılarının karşılığı bulunamaz." diye konuştu.

Böylesi bir dönemde "Kanal İstanbul Projesi"nin ihalesinin yapıldığını anlatan Oluç, bunun "topluma karşı bir suç" olduğunu savundu.

Basın mensuplarının infaz düzenlemesine ilişkin tartışmaları hatırlatması üzerine Oluç, AK Parti heyetinin kendileriyle de görüştüğünü ve bilgi notu sunduklarını, kendilerinin de önerilerini ileteceklerini söyledi.

Oluç, iktidarın, cezaevlerindeki insanların yaşamları ve sağlıklarından sorumlu olduğunu vurgulayarak, infaz yasasında çok büyük eşitsizliklerin bulunduğunu ve bunun eskiden beri eleştirdikleri bir konu olduğunu dile getirdi.

Hakkı Saruhan Oluç, şunları kaydetti:

"Düşünceleri, yaptıkları sosyal medya paylaşımları, konuşmaları, çeşitli açıklamalarından dolayı ceza almış ya da tutuklu olarak yargılanmakta olan insanların herhangi bir şekilde dışlanıyor olması kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Bu görüşümüzü çok net olarak ifade ettik. Biz bunları siyasi tutuklular ve hükümlüler olarak değerlendirmekteyiz. Dolayısıyla siyasi tutuklu ve hükümlülerin kapsam dışında bırakılması anlayışının kesinlikle kabul edilemez olarak çok net olarak vurguladık."