Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen panelin açış konuşmasını yapan Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürü Mahmut Temel, sulak alanların diğer biyolojik çeşitlilik alanlara göre üreme, bitki ve hayvan çeşitliliği ve bunların yaşama ve beslenme imkanları açısından çok geniş yelpazede çok farklı türlere hizmet eden bir alan olduğunu söyledi. Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü bünyesinde 8 adet sulak alan var olduğunu ifade eden Temel, “Bunların dört tanesinde yönetim planı çalışmasını bitirdik. Bu sulak alanlarda hangi kurum hangi işi yapacak, hangi sınırlarda nasıl çalışmalar yapacak konularında detaylı bir planlı çalışma çerçevesinde bitirdik. İki alanımızda ise yönetim planlarının altlığı olacak biyolojik çalıştayları bitirdik. Bir alanımız da bu sene bitireceğiz” diye konuştu. Temel, 2018 yılında Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölgesinde yer alan tüm sulak alanların yönetim planlarını tamamlamayı düşündüklerini belirtti.

“Su medeniyettir”

AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaramış ise suyun medeniyet olduğunu belirterek medeniyetlerin oluşumunda suyun çok önemli bir yer tuttuğunu söyledi. Yaramış, “Medeniyetlerin oluşumunda da su çok önemlidir. Tarihte Kavimler Göçünün nedenlerinden birisi de kuraklıktır. Kuraklığın neden olduğu felaket insanları sulak yerlere göç etmeye mecbur etmiştir. Bunun sonucunda da bugünkü kavimlerin yerleşim yerleri meydana gelmiştir” dedi. Yaramış, “Su sorunu günümüzün çok önemli konusunu teşkil etmekte, insanoğlu çıkarını menfaatini gözetmekte, karı için menfaati için sulak alanların yok olmasına tepki göstermemekte ve duyarlı olmamaktadır. İnsanoğlu kendi sonunu kendi hazırlamaktadır. Bunu görüyoruz” diye konuştu.

Medeniyet insanın eseridir

AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun ise  “Tarihsel Boyutuyla Suyun Önemi” konulu konuşmasında medeniyetin insanla anlam kazandığını ya da insanın eseri olduğunu belirtti. Akkoyun, “İnsan diğer canlılar gibi suya bağımlıdır. Tarihi biz, yaşayan tarih olarak algılıyoruz. Özellikle Türkler ve Müslümanlar kendisi dışında fildişi kulelerde bir tarih, bir dünya, bir sistem, bir medeniyet algılamamışlardır. Bilakis o medeniyete can, kan ve hayat vermişlerdir. Hayat verirken de sudan destek almışlardır. Su ve para ikisi de aynı şeydir medeniyette. Onu koruma amaçlı bir yerde tutarsanız atıl bırakırsınız özelliği kaybeder değerini yitirir. Parayı da suyu da yönetmeniz gerekir” diye konuştu.

Dünyadaki suyun yüzde 1,2’si kullanılabilir su

AKÜ Sultandağı Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Terzi de “Beyaz Kan Su” isimli sunumunda suyun yeryüzünü şekillendiren kuvvetler arasında en önemlisi olduğunu belirtti. Su kaynakları açısından dünyadaki su oranları hakkında bilgiler veren Terzi, şunları söyledi: “Dünyadaki suyun büyük çoğunluğu okyanuslarda bu oran yaklaşık yüzde 97.5 tekabül ediyor. Geri kalan 2.5 oran ise tatlı su. Tatlı suyun yine büyük bir kısmı buzullarda bulunuyor. Kullanılabilir su niteliği taşımıyor. Bir kısmı da yer altında bulunuyor. Yüzde 2.5 kısımda 1.2 oranı da yüzey suyu yani kullanılabilir su, bunun bir kısmı da atmosferde ya da biokütlede bulunuyor. Baktığımız zaman on binde üçlük bir oran kullanılabilir. Su dünyanın yüzde yetmiş beşini kaplayan bir molekül. Su katı, sıvı, gaz halinde bulunabiliyor. Bu haliyle bulunan en yaygın bileşik.”

1 milyar insan içme suyu bulmada zorlanıyor

AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir ise “İklim Neden Değişir?” konulu konuşmasında, dünyanın nüfusunun yaklaşık olarak 7 milyar olduğunu, 1 milyar insanın ise içme suyunu bulmakta zorlandığını belirtti. Özdemir, “Su tüketimi bir yönüyle medeniyet göstergesidir. Su, sadece tarım alanında kullanılan bir unsur değil aynı zamanda ülkelerin medeniyet göstergesidir” dedi. Özdemir, “Günlük dilimizde hava durumu kelimesini sıklıkla kullanırız. Hava durumu yarınki ya da bir haftalık periyottaki hava şartlarını gösterir. İklim dediğimiz zaman herhangi bir bölgenin tüm hava koşullarının genel karakterinin nasıl olduğu anlaşılır. Ancak bu genel karakterin içerisindeki yüksek değerler önemlidir” diye konuştu.