21. yüzyılda bütün bu dünyanın yükünü omuzlamak için yeni bir yapılanmaya ihtiyacımız var” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığının 4 gün sürecek olan “2. İlçe Müftüleri Kongresi” Afyonkarahisar’da başladı.

Açılış toplantısına Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Afyonkarahisar Valisi Aziz Yıldırım, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban ve Türkiye’nin her yerinden çok sayıda ilçe müftüsü katıldı.

“2. İlçe Müftüleri Kongresi’nin açılış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, dünyanın küresel bir kötülükle karşı karşıya olduğunu belirtti.

 ‘Dünya’da terör ve şiddetle açlık, sefalet, adaletsizlik, hukuk ihlalleri, insan haysiyetini ayaklar altına altındadır’ diyen Görmez, şöyle konuştu:  “ ‘İnsanoğlunun yapıp ve ettiklerinden dolayı karada ve denizde fesat, bozgunculuk yaygınlaştı küremizi sardı’ buyuruyor yüce rabbimiz. Dolayısı ile bizler aynı zaman da hizmetlerimizi planlarken mihrapta, minberde, kürsüde görev yaparken bunun farkında olmalıyız. Bütün bu kötülükleri nasıl önleyebiliriz? Bugün açlık, sefalet, adaletsizlik, hukuk ihlalleri, insan haysiyetini ayaklar altına alan ticaretler terör, şiddet, katliam, vekalet savaşları bütün bunlar arzı ihsan ediyor. Kainatı bir ifsat ile karşı karşıya getiriyor. Varlığımıza hayat veren kavramlar var ilim, hikmet, adalet bunlar bütün dünyada zayıflamaya devam ediyor. Bütün dünyaya ve bütün insanlığa karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız var. Yüce rabbimiz H.Z. Şuayib’in lisanı ile bütün peygamberlerin görevlerinin ıslah olduğunu ifade eder. Yeryüzünü her türlü kötülükten korumanın bütün peygamberlerin asli görevi olduğunu, peygamberlerin mirasçısı olarak ta ilan edilen alimlerin görevinin yer yüzünü ıslah etmektir.”

“İslam kıyamete kadar baki kalacak”

Görmez, İslam’ın içinden geçtiği süreçleri göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulayarak, en büyük fesat, ıslahın ve fesadın ıslah adı altında yapılması olduğunu söyledi.

 ‘En büyük fesat dinin mefsedeta alet edilmesidir’ diyen Görmez, “Dinin istismar edilerek mefsedeta alet edilmesidir. Tarih boyunca en büyük mefsedetler, en büyük ifsat hareketleri ıslah adı altında yapılmıştır. Onun için bu konuda dikkatli olmalıyız. Bugün bir din olarak, kültür ve medeniyet olarak İslam, var olmak ve yok olmak arasında Müslümanlar bir mücadeleye mecbur bırakılmıştır. Elbet de İslam rabbimizin himayesindedir. O insanın elinde değildir, rabbimiz kıyamet sabahına kadar İslam’ın baki kalacağını vadetmiştir. Ancak içinden geçtiğimiz süreçlere baktığımızda hepimiz şunun farkında olmalıyız İslam bir beka sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bugün en büyük tehlike İslam’ın bizzat kendisinin her türlü mefsedet için istismar edilmesidir. Bütün İslam kaynaklarımızda 5 temel ilke vardır. Canı korumak, malı korumak, dini korumak, aklı korumak ve nefsi korumak İslam’ın en temel gayelerindendir. Bugün sadece canımız tehlikede değil aynı zamanda Müslüman coğrafyada din güvenliği tehdit altındadır.” dedi.

“Savaş, şiddet, terör konuşulur bir şekilde kaynak İslam olarak gösteriliyor”

Kötülüklerin kaynağının İslam’da aranmasının kendilerini fazlası ile üzdüğünü aktaran Görmez, Türkiye ve bölgenin son yıllarda yaşadığı acıların dünya gündeminde olduğunun altını çizdi.

‘İslam bütün kainata getirdiği rahmetiyle gündemde değil’ diyen Görmez, “Yüce dinimiz İslam her türlü ayrımcılığı ve ırkçılığı reddeden adaletiyle insanlığın gündeminde değil. Yüce dinimiz İslam her davranışa zarafet katan yüksek ahlakıyla, insanlığa getirdiği ahlakı hamideyle insanlığın gündeminde değildir. Börtü böceğe bile şefkati emreden ilkeleri insanlığın gündeminde değildir. Yüce dinimiz İslam ruhiyeti ve rudidiyeti ile en sade şekliyle insanlığa takdim eden, tevhit akidesi ile insanlığın gündeminde değildir. Kula kul olmayı reddeden özgürlük anlayışı ile insanlığın gündeminde değildir. Üzülerek belirteyim ki 2 asırdır fakirlik, cehalet, sefalet konuşulur bir şekilde İslam ile ilişkilendirilir. Savaş, şiddet, terör konuşulur bir şekilde kaynak İslam olarak gösterilir. Kadına karşı şiddet konuşulur bir şekilde suçlu İslam ve Müslümanlar ilan edilir. Çocuk istismarı tartışılır, kaynak İslam’da aranır. Kısıtlanan özgürlükler tartışılır yine İslam’la ilişkilendirilir. Mezhep savaşları, meşrep ihtilafları ortaya çıkar, yine insanlığın yapıp ettiklerinin kurbanı İslam olur. Darbe olur, 15 Temmuzlar olur ve yine bir şekilde en kötü mefsedet hareketleri kaynağını İslam’dan aldığını zannederek İslam’a da en büyük darbeyi vurmuş olurlar.”

“Kaybettiğimiz medeniyetlerimiz var”

İslam dünyasının, İslam coğrafyasının kaybettiği medeniyetleri dile getiren Görmez, “Endülüs Medeniyeti, Maveraünnehir Medeniyeti, Afrika İslam Medeniyeti bütün bunları yeniden mütalaa etmemiz neden bu medeniyetleri kaybettiğimiz üzerinde düşünmeliyiz. Bu ahval ve şerait içinde yeryüzündeki bütün mazlum Müslümanlar için, şiddete maruz kalmış, vatansız kalmış bütün masum insanlar için yeryüzünde umut haline gelmiş hasseden mazlum coğrafyada umut haline gelmiş bir ülke, bir millet var o da bizim ülkemiz, bizim milletimizdir. Milletimiz bu zor süreçte insanlığın vicdan yükünü omzuna almış, muhacire ensar olmuştur. Onun için hep birlikte coğrafyayı kuşatan habis ideolojilerin bu topraklara asla bulaşmaması için yoğun bir seferberlik içerisinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.” İfadelerini kullandı.

“İslamofobik nefretin hedefi ortak akıldır”

İslam medeniyetinin o ortak aklına yönelik, Diyanet ve DİTİB üzerinden saldırılar yapıldığını belirten Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İslamofobik nefretin hedefinde şiddet üreten yapılar yoktur. İslamofobik nefretin hedefinde bilakis az önce yanlış ifade ettim, bilakis İslam medeniyetinin o medeniyet üreten ortak aklıdır, ortak vicdanıdır. Onun için bu dördüncü 25 yıl içerisinde çok daha büyük hizmetler başlamıştır. Artık Diyanet sadece Türkiye’nin Diyaneti değildir, Diyanet aynı zamanda Rusya’da, Orta Asya’da, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Müslüman kimliğini yeniden inşa etmeye çalışan Müslüman kardeşlerimizin Diyanetidir. Diyanet aynı zamanda 5 asır birlikte yaşadığımız Balkanlardaki evlad-ı Fatihan’ın Diyanet’idir. Diyanet aynı zamanda iki asır sömürgeler altında inim inim inleyen Afrikalı Müslümanlarımız, Müslüman kardeşlerimizin Diyanet’idir. Diyanet aynı zamanda Latin Amerika’da İslam dünyasıyla irtibatını kaybetmiş 7 milyon Müslümanın Diyanet’idir. Diyanet aynı zamanda Pasifik Asya’da adalarda yalnızlığa terk edilmiş bütün Müslüman kardeşlerimizin Diyanet’idir. Bugünkü mevzuatımız ve bugünkü yapımızla Diyanet İşleri Teşkilatının insanlığın bütün bu büyük yükünü omuzlaması mümkün değildir. Bugünkü Diyanetin mevzuatı 60’lı yıllarda ihtilal sonrasında ara dönemlerin inşa ettiği Diyanet’tir. Mevzuat onu sadece o kullanılan dile baktığınızda sadece o günlerde kurulan Diyanet. Bu arkadaşlarımız kişisel gayretleriyle, çabalarıyla yükü omuzlayarak elbette çok daha ileri noktalara götürmüşlerdir. Ancak bugün Diyanet İşleri Teşkilatının yeni 21. yüzyılda bütün bu dünyanın yükünü omuzlamak için yeni bir yapılanmaya ihtiyacı olduğunu ifade ediyorum.” şeklinde konuştu.