İSTANBUL (AA) - MUSA ALCAN - Sanatçı Arif Nazım, hiçbir zaman sloganik bir sanat üretme yönüne gitmediğini belirterek, "Ben istedim ki benim eserlerim üniversite kantinlerinde de, öğrenci yurtlarında, plajlarda da dinlensin ama ben mecazen de istediklerimi anlatabileyim. Söylediklerimizde netice itibariyle daha çok sanat kaygısı güderek biz bu topraklara mecazi ifadelerle sevdamızı anlatmaya çalıştık." dedi.

Özgün tarzdaki eserleriyle bir dönem adından söz ettiren müzisyen ve oyuncu Nazım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, babasının teşvikiyle sanata yöneldiğini söyledi.

Eğitim hayatında da yeteneğinin keşfedildiğini aktaran Nazım, "Lise döneminde o iş doruğa ulaştı. Özel tiyatro dersleri aldık çok iyi bir ekipten, seçili bir grup. Oradan itibaren başladık. Sonra yüksek öğrenim yıllarında Sakarya’da – O zaman İTÜ’ye bağlıydı, şimdi Sakarya Üniversitesi oldu- yine şehrin Sakarya Sanat Tiyatrosu diye bir profesyonel tiyatrosu vardı, orada devam ettik. Sonra İstanbul’a geldik, daha çok böyle sinema-tiyatro odaklı devam ediyorduk. Müzik yoktu o günlerde." ifadelerini kullandı.

Nazım, daha sonra büyükleri tarafından müziğe yönlendirildiğini belirterek, "Eğer bu sanat dallarını çok etkin ve bilinçli kullanabilirseniz toplumu değiştirebilirsiniz." diye konuştu.

- "Memleketin hayrına olan işlerin peşinde koşuyoruz"

Bazı mesleklerde emekliliğin olmadığına işaret eden Nazım, şunları kaydetti:

"Bizimki de öyle bir şey. Bizi bilenlerin bildiği şekliyle çalışmalara, sanatımıza, sözümüze, söylemlerimize devam ediyoruz. Bunlara devam ederken de memleketin hayrına olan işlerin peşinde koşuyoruz. Daha önceki yıllardaki yoğunluğum yok. Mental yorgunluk, belki biraz sağlık problemleri. Çok da konserden konsere koşalım gibi hareketli bir dönem de istemiyoruz."

Karadeniz Gibi, Büyüyecek Bebekler, Sevda Şiirleri, Halay gibi albümleriyle bilinen Arif Nazım, hiçbir zaman sloganik bir sanat üretme yönüne gitmediğini vurgulayarak, "Ben istedim ki benim eserlerim üniversite kantinlerinde de, öğrenci yurtlarında, plajlarda da dinlensin ama ben mecazen de istediklerimi anlatabileyim. Neticede sanatçının durduğu yere bakıyor izleyici ya da dinleyici. Ona göre zaten ondan etkileniyor, söyledikleri biraz ikinci planda kalıyor. Bu yanlış anlaşılmasın, buna karşı hemen bir tez sunabilirler ama söylediklerimizde netice itibariyle daha çok sanat kaygısı güderek biz bu topraklara mecazi ifadelerle sevdamızı anlatmaya çalıştık." şeklinde konuştu.

Yeni nesillerin mümkün mertebe özüne, tarihine, töresine uygun yetişmeleri için mücadele ettiğine dikkati çeken Nazım, genç sanatçılarla da çok ilgilendiğini belirtti.

- "Bu birliktelik bana göre Türkiye'nin önünü açacak"

Nazım, şimdilerde daha dingin bir hayat yaşadığını ve sessizliği de çok sevdiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Yılların verdiği çok hengameli dönemlerden, eşimizi, çocuklarımızı bile göremediğimiz yıllardan sonra bu dinginlik biraz iyidir diye düşünüyorum. Bu dinginlikle beraber biraz köşemize çekilip yazılı metinler anlamında daha fazla şeyler üretebiliriz. O avantajı olur. Eğer bizimkine tefekkür denirse tefekküre dalıyoruz. Ayriyeten de yazıyorum. Şu an insanların bu yazdıklarımdan haberi yok ama bol bol yazıyorum. Hem düzenli yazdığım şeyler hem de bir tarafta yığınlarca alınmış notlar var. İnşallah onları derleyip düzenleyeceğiz."

Son olarak "İki Adam (Omuz Omuza)" isimli eserini dijital platformlardan paylaşan sanatçı, "Ben bu güne kadar hep inandıklarımı yaptım, o konuda da çok müsterihim. 'Sanatçı biraz egoist olmalı, kendini pazarlamayı bilmeli' derler, ben o anlamda bir sanatçı değilim. Şan-şöhret ya da maddi kaygılar peşinde olmadım. O yüzden de sonucu ne olursa olsun mümkün mertebe inandıklarımı topluma aktarmaya çalıştım. Bu da o tür bir çalışma. Ben 'İki Adam' adlı parçayı Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Devlet Bahçeli'ye ithaf ettim. Belki bana alınabilirler, beni tanımayan, başka görüşte olan insanlar, dostlarım, arkadaşlarım ama bu birliktelik bana göre Türkiye'nin önünü açacak." değerlendirmesinde bulundu.

- "Eseri neredeyse sürünerek bitirdik"

Nazım, seçim atmosferine girildiğine dikkati çekerek, "Ben de inandıklarım doğrultusunda bu gelişme olduğu için 'Ne katkı yapabilirim?' dedim. Sanatçı ne katkı yapabilir? Eserimle katkı yapabilirim. Malum, sağlık problemlerim de var. O yüzden biraz yavaş ilerledik. Son 20 güne gelindiğinde ancak eseri ortaya çıkartabildim. Hatta 'İki büklüm şekilde eseri bitirdi.' yorumları oldu, hakikaten iki büklüm değil, sağlık problemlerimizden dolayı neredeyse sürünerek bitirdik ama iyi oldu diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

İnandıklarını söyleyebilmek için her zaman meydanda olduğunun altını çizen sanatçı Arif Nazım, "Sanatçı eğer toplumun bir adım önünde olacaksa, toplum onu takip edecekse, sanatçı her tür davranışıyla, objektifliğiyle ve -çok çok önemlidir bana göre- doğruluğu, dürüstlüğü ve erdemleriyle topluma örnek olmalı. O zaman ben inandıklarımı söyleyebilmeliyim." dedi.

Arif Nazım, insanların para kazanma kaygısından çok, ilimle, bilimle uğraşmaları gerektiğine vurgu yaparak, huzurlu bir ülke için anlayış, nezaket, kültür ve hoşgörü gerektiğini sözlerine ekledi.