İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - Yaban hayatı veteriner hekimi Ahmet Emre Kütükçü, halk arasında Jako diye de bilinen Afrika gri papağanının popüler bir ev hayvanı olarak görülse de doğaları gereği evde kesinlikle bakılamayacak bir hayvan türü olduğunu belirterek, "Gri papağanlar doğada gruplar halinde yaşıyor. Her grubun da farklı bir sesi var hatta her bireyin de farklı sesi var. Grup içinde birbirlerini bulabilmek için de birbirlerinin sesini taklit ediyorlar. Aslında insanın sesini taklit etmelerinin nedeni de artık o ev ortamında kendi türünden bir birey olmadığı için etraftaki insanları kendi türünden bireymiş gibi kabullenip onun sesini taklit ederek, onunla iletişim kurmaya çalışması." dedi.

Kütükçü, papağana şiddet görüntülerinin ardından gündeme gelen, Jako diye de bilinen Afrika gri papağanı konusunda AA muhabirini sorularını yanıtlarken, ana vatanı Demokratik Kongo Cumhuriyeti olan Afrika gri papağanların artık doğal ortamından alınıp satılması yasak olduğunun altını çizerek, doğal ortamından koparılması halinde bu türün yakın zamanda yok olacağının altını çizdi.

Afrika gri papağanının, Ekim 2017'de "nesli tehlike altındaki bitki ve hayvan türlerinin uluslararası ticaretine ilişkin sözleşme" kapsamına alındığına değinen Kütükçü, şu bilgileri paylaştı:

"İnsanlar illa bu papağanı almak konusunda ısrarlılarsa, nesli tehlike altındaki bitki ve hayvan türlerinin uluslararası ticaretine ilişkin sözleşme (CITES) belgesine sahip olmaları gerekiyor. Bu hayvanların çoğu Türkiye'ye ithal olarak getiriliyor. Türkiye'de papağanların üretimini yapan yasal bir üretim merkezi yok ya yurt dışındaki üretim merkezlerinden getiriliyor ya da maalesef doğadan koparılıyor. Bir evcil hayvan mağazasından bu hayvan satın alınacaksa kesinlikle CITES belgesinin bir kopyasının, satın alan kişiye verilmesi gerekiyor ki satın alan kişi bu konuda sorun yaşamasın. Tekrar sahiplendirmek veya satmak istendiğinde bu belgenin ibraz edilmesi, hayvanın orijininin neresi olduğunun gösterilmesi gerekiyor. Aksi halde kaçakçılıkla ülkeye sokulmuş bir hayvanın, tekrar pazarlaması yapılmış oluyor. Ayrıca ülkemizde yasal olarak bir üretim çiftliği olmadığından bu hayvanlar sadece yurt dışındaki çiftliklerden getiriliyor. Türkiye'de maalesef sadece merdiven altı üretim var. Çünkü üretilmesi için de Tarım ve Orman Bakanlığından izin gerekiyor. Türkiye'de en yoğun bakılan türlerden biri papağan olarak gri papağan. Sadece muhabbet kuşu, cennet papağanı, sultan papağanı ve sokaklarda yabanileşmiş halde gördüğümüz yeşil papağanlara CITES belgesi gerekmiyor. Onun dışındaki tüm papağan türlerinin CITES belgesi ihtiyacı var."

Evinde yıllardır aynı papağanı bakanların bu belgeye ihtiyacı olmadığını dile getiren Kütükçü, "Ekim 2017 itibarıyla gri papağanlar birinci listeye girdi. Birinci listedeki hayvanlar mutlak olarak nesli tükenmek üzere olan hayvanlar ve çok sıkı bir mevzuata tabiler. Ekim 2017den sonra alınmış gri papağanlar için bu belgenin ibraz edilmesi gerekiyor. Satılmak istenen veya başkasına verilecek hayvanlar bu belgesiz elden çıkarılamıyor." dedi.

- "Bir kere doğadan koparılmış hayvanların tekrar doğal ortamına adapte olmaları çok zor"

Kütükçü, gri papağanların ev hayvanı olarak insanlar tarafından talep edilmesinin, nesillerini tükenme noktasına getirdiğini vurgulayarak, şunları anlattı:

"Halk arasında Jako diye de bilinen Afrika gri papağanı popüler bir ev hayvanı olarak görülseler de aslında doğaları gereği evde kesinlikle bakılamayacak hayvanlar. İletişim ihtiyaçları, sosyal yapıları çok farklı. Kendi türünden bireylere ihtiyaçları var ve gün boyunca çok geniş alanlar tarıyorlar sürekli iletişim halindeler. Evde bu ihtiyaçlarını maalesef biz ne kadar konforlu bir alan sağlasak da veremiyoruz. Ev hayvanı olarak popüler olmasının ana nedeni, taklit yetenekleri. Bu da insanlara çok sevimli geliyor. Aslında bu papağanın mutlu değil, mutsuz ve iletişim arayışı içinde olduğu anlamına geliyor. Çünkü gri papağanlar doğada gruplar halinde yaşıyor. Üreme döneminde birey olarak beraber yuva kuruyor, kuluçkaya yatıyorlar. Üreme dönemi dışında büyük gruplar oluşturuyorlar. Her grubun da farklı bir sesi var hatta her bireyin de farklı sesi var. Grup içinde birbirlerini bulabilmek için de birbirlerinin sesini taklit ediyorlar. Aslında insanın sesini taklit etmelerinin nedeni de artık o ev ortamında kendi türünden bir birey olmadığı için etraftaki insanları kendi türünden bireymiş gibi kabullenip onun sesini taklit ederek, onunla iletişim kurmaya çalışması. Papağanın bizi taklit etmesinin nedeni bizimle iletişim kurmak istemesi. Biz ona cevap veremediğimiz için hayvan sürekli konuşmaya çalışıyor ve aynı şeyleri tekrarlayarak bizim ilgimizi çekmeye çalışıyor. Onun mutlu olduğu anlamına gelmiyor. Papağanların konuşması, bizim, insan olmayan boş bir binada sürekli 'Kimse yok mu?' diye bağırmamız gibi bir şey."

Papağanların doğalarından koparıldıktan sonra tekrar doğal ortamına dönme şansının çok düşük olduğuna dikkati çekerek, "Geldiği ülke bu hayvanı kabul etmek istemeyebiliyor çünkü ülkemizde kapabileceği hastalıklar nedeniyle bu riskin altına girmek istemeyebiliyor. Ayrıca hayvanın geldiği ülkeye gönderilmesi ciddi masraf. Bu karşılansa bile o hayvanın rehabilite edilip doğaya kazandırılma süreci uzun ve meşakkatli. Bu hayvanlar grup halinde yaşıyorlar, sosyal hayvanlar, tekrar o gruba adapte olmaları lazım. Bir kez doğadan koparılıp esaret altında bakılmaya başlanmış hayvanların tekrar doğal ortamına adapte olmaları çok zor." diye konuştu.

- "Kuşları, evin içinde özgür bıraktığını düşünerek yaşatmak zorunda değiliz"

Kuş gözlem rehberi ve yaban hayatı uzmanı Emin Yoğurtcuoğlu da Afrika gri papağan türünün soyunun, anavatanlarından biri olan Gana'da neredeyse tükendiğini dile getirerek, 1990'da doğada yaşayan 80 binlik popülasyonun, 25 yılda yok olma aşamasına geldiğini, yalnızca ülkenin başkentte ufak bir popülasyon kaldığını anlattı.

Kuşların kafese kapatılmasının, özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına geldiğini vurgulayan Yoğurtcuoğlu, "İnsanlar kuşları kafese kapatmak yerine doğada onları bir gün gözlemlesin. Eminim ki bir daha bir canlıyı o konuma sokmak istemeyeceklerdir. Birbirinden farklı yüzlerce kuş türü Türkiye doğasında yaşıyor. Rengarenk kuşlar, sandığımız gibi ormanın derinliklerinde, yüksek dağların tepelerinde değil şehrin içinde bizimle yaşıyor. İnsanlar onları gözleyerek kendilerini çok daha mutlu hissedebilir. Kuşları, kafeste tutup evin içinde özgür bıraktığını düşünerek yaşatmak zorunda değiliz." dedi.

Yoğurtcuoğlu, insanların kendilerini kötü hissederek, evlerinde besledikleri kuşları kesinlikle doğaya salmamaları gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi:

"Türkiye doğasında muhabbet kuşu, kanarya, sultan papağanı zaten barınamaz, barınmamalı. Mesela Türkiye doğasında 2 tür papağan yaşıyor, bunlar adapte olmuş gibi görünüyorlar. Bir tanesinin tam olarak nasıl geldiği belli değil ama diğerinin en azından insan eliyle yerleştiğini biliyoruz ve bunlar doğal türlerle, ağaçkakanlar, sıvacı gibi kuşlarla doğal bir kapışma halindeler mi bunların tam farkında değiliz ama öyle görünüyor. Birçok kuşu bir anda doğaya bırakmanız onların telef olmasıyla sonuçlanır çünkü onların çoğu kafeste doğmuş kuşlar."

İnsanların doğada sevimli buldukları kuşları alıkoyup bırakmak istemediğini anlatan Yoğurtcuoğlu, "Hiçbir canlı tükenmez değil, doğa da sınırsız bir doğal kaynak değil. Canlıların hepsinin insan popülasyonu gibi popülasyonları var. Biz böyle davrandıkça sayılarında ciddi düşüşler görülüyor." diye konuştu.