77 yıllık ömrünün neredeyse 65 yılını ayakkabıcılığa harcamış. Bu işi Avrupa’da dahi yapmış. En son Yemeniciler Çarşısı Arasta Camii karşısına açtığı iş yerinde ömrünü geçirmiş. 6 çocuk sahibi, mesleğine hala doyamadığını söylüyor. 

1960’larda o dönemin valisinden, defterdarına kadar herkese ayakkabı diken Kızıldemir, şimdi hiç işin olmadığını sadece dükkân bekliyor. Yıllar geçtik üretimin yerini ithal ayakkabılar alınca Kızıldemir’in işleri de her geçen gün yavaşlamış. Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ ile sınıf arkadaşı olan Kızıldemir, işlerin düşüşüyle beraber vergi ödemekte zorlanıyor.  İş yerini kapatmak istemezken bir taraftan da vergilerini ödeyemiyor. İşte bu yüzden yetkililerden tek bir isteği var; vergiden muafiyet. Çünkü o dükkân onun hayatı olmuş ve onun için dükkânın kepenklerini indirmekle hayatını noktalamak aynı şey… 

77 yıllık ömrünü bizim için 10 dakikaya sığdırıp anlatmaya çalışan Selahattin Kızıldemir ile gerçekleştirdiğimiz hoş sohbetin detayları röportajımızda… 

Sizi tanıyabilir miyiz?

1940 doğumluyum. 3 erkek 3 kız 6 çocuğum var.1950 yılından beri ayakkabıcılık ile uğraşıyorum. Avrupa’da yaklaşık 2 yıl ayakkabı sanayinde çalıştım. 2 yıl Avrupa’da çalıştıktan sonra tekrar Afyonkarahisar’a döndüm. O günden beridir de ayakkabı tamir ve imalatıyla uğraşıyorum. Sen sor ben anlatmaya devam edeyim. 

Peki, Selahattin amca elimden geldiğince sormaya çalışayım.  Okumayı düşünmediniz mi? 
Maddi imkânsızlıklardan dolayı okuyamadım. İlkokuldan beri bu işi yapıyorum. Aynı zaman da Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’la sınıf arkadaşıydık. Onunla beraber okuduk. O ilkokuldan sonra okumaya devam etti. Ama ben okuyamadım. Kendime böyle bir meslek edimdim. Mesleğimi seviyorum ve sonuna kadar yapacağım İnşallah.
Yaşlı olmanıza rağmen iyi görünüyorsunuz.  Sağlığınız bu işi yapabilecek kadar yerinde mi?  

77 yaşına yaşıma kadar doktor nedir bilmem sağlığım sıhhatim yerinde. Şimdiye kadar sadece doktora dişlerim ve gözlerim için gittim. Dişlerimde çürükler vardı. Onları tedavi ettirdim. Başkada hiç doktora uğramadım. Allah’a şükür sağlığım sıhhatim yerinde. Ben bu işi aşkla yapıyorum ömrün ve gücüm yettiğince yapmaya devam edeceğim.
Allah size güç ve sağlık versin. 1955 yıllarında yani, mesleğe yeni başladığınız dönemlerde işler nasıldı?  

1955 yıllarında işimiz çok iyiydi. Çarık zamanıydı o dönemler. Biz otomobil lastiğinden ayakkabı imal ederdik. Çokta güzel olurdu. Ayakkabıların topuklarına yemeni çakardık. Ayakkabıyı yapıncaya kadar ellerimiz yarılırdı. Domuz kılından dikiş dikerdik. Çok zor olurdu ama işimizi severek yaptığımız için biz bunu zevk alarak yapardık. İş yerimi sabah ezanında açardım. Yatsı ezanına kadar iş olurdu. Şimdi öğle namazında açıyorum. İkindiden sonra kapatıyorum zaten pek gelen olmuyor. 

O dönemlerde özel ayakkabı diktiren çok olurmuş. Özellikle kentin önde gelenleri ve siyasiler. Hiç ünlü birine ya da bürokrata ayakkabı diktiniz mi?

1955’den tarihinden yaklaşık 1985’lere kadar Afyonkarahisar’a her gelen valiye, maliyeciye ve bürokratlara ayakkabı diktik. İlker Başbuğ’a ayakkabı dikmedim. Ama onunla iyi arkadaşız Afyonkarahisar’a geldiği zaman her zaman yanıma uğrar ve her geldiğinde beraber yemek yeriz. Beni hep yemeğe davet eder. En son geldiğinde bana madalya hediye etti. Çok hoşuma gitti hala saklıyorum.

Geçmiş yıllarda çok ayakkabı dikmişiniz. Peki, şuanda size ayakkabı diktiren var mı? 
Şimdi elle imalat kalmadı. Afyonkarahisar’da eliyle ayakkabı yapan yok. Hata imal eden hiç kimse yok. Mes yapardık. Ramazan ayında satışları artardı. Kış aylarında çok giyilirdi.  Şimdi onunda hazırını yaptılar onu da yapamıyoruz. Anca ara sıra tamirat yapıyoruz. Başka bir şey yok.

İşler yok denecek kadar az diyorsunuz. Peki, neden hala iş yeriniz açık, kapatmayı düşünüyor musunuz? 
O dönemlerde ayakkabı sanayide en hızlı illerden biriydik. Saraçlar Çarşısı en modern ayakkabı dükkânları vardı. Şimdi kalmadı hiç, buralara uğrayan yok. Kendi halimize oturuyoruz. Yerimiz belli olsun diye dükkân bekliyoruz. İnşallah gücümüz yettiğince bu iş yeri açık kalacak. Çünkü ben bu işe aşığım bu iş sayesinde ayaktayım. 

Afyonkarahisar’ın hatta Türkiye’nin eski ustalarından birisiniz. Geçmişi çok iyi biliyorsunuz. Buna göre,  ayakkabı sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Afyonla beraber Türkiye’de ayakkabı sektörü öldü. Bu meslek artık benim gözümde bir ölü. Her şey makineye bindi el sanatı bitti. Artık fabrikasyon ayakkabı giyiliyor. Biz önceden ağaç çivilerle ayakkabı yapardık. Bu ayakkabılar çok sağlıklıydı. İthal ayakkabılar var. Bunlar hem iyisi var hem kötüsü. Ucuz olan gerçekten sağlığa çok zararlı ben bu konuda herkesi uyarıyorum. 

Çok çırak yetiştirmiş olmalısınız. Şuan da kaç çırak yetiştirdiğinizi hatırlıyor musunuz? 
Bugüne sayısız çırak yetiştirdim. Hatırlamıyorum. 

Peki, şuanda çırağınız yok bunun sebebi nedir?
Son yıllarda sizin de fark ettiğiniz gibi çırak gelmiyor. Zaten gelse de ona verecek para kazanmıyoruz. Dün neydik bugün ne olduk. İleri de ne olur bilmiyorum. Şuanda bu meslekte hiç çırak yok. Kendimiz ne kazanamıyoruz ki çırağa ne verelim. Kazanç olsa her şey yaparız ama kazcımız yok. Biz bu mesleğin son ustalarıyız. İleride bir çivi çakacak usta bulunmayacak. Çarşıda birkaç usta var onlar da genç çıraklıktan yetişme değil. İleride mesleği yapan kalmayacak gibi görünüyor.

Para kazanamadığınızı söylüyorsunuz. Peki, vergilerinizi ve iş yeri kirasını ödeyebiliyor musunuz?
Ben bu mesleği 2 yıl daha anca yaparım. Ondan sonra ben de kepenkleri indirim. Şimdi maliyeyle konuşacağım. Bizim işimiz hiç olmuyor. Akşama kadar otuyoruz. İş yerimizi kapatmayalım İnşallah vergilerden muaf olursak burada biraz daha bekleriz. Bizim için biraz daha iyi olur. Şuan en çok maliyede vergiden düşmek istiyoruz. Dükkân kendimizin olduğu için biraz rahat otuyoruz. Eğer bu dükkân benim olmasaydı çoktan kapatmıştım.  Allah bereket versin tanıdıklar gelir. Günde pek gelen olmaz ama hafta 3-4 kişi gelir. Müşteri buraya geldikten sonra ben iğneden ipliğe yaparım. Gücümüz yettiğince bu çarşıya Afyonkarahisar’a hizmet etmeye devam edeceğim.